LOĞUSALIK DÖNEMİ
PSİKOLOJİK BOYUT
Doğum yaptıktan sonra kadınların birçoğu duygusal iniş çıkışlar yaşar. Bir an kendilerini iyi hissederken, bunu takip eden dakikada kötü hissedebilirler. Ruh halindeki bu dalgalanma genel olarak doğumdan sonraki günlerde başlar ve loğusalık süresince –ki bu süre ilk 6 haftadır- devam edebilir. Bu süreçte şu sıkıntılar yaşanabilir :
sık sık (belirgin bir sebep olmadığı halde) ağlamak
bebek uykuya dalsa bile uyumakta zorlanmak
huzursuzluk, çabuk sinirlenme
konsantrasyon güçlüğü
başağrısı
hastalanmak konusunda yoğun kaygı duymaktır.
Doğum yapan kadınların yaklaşık % 75-80’inin loğusalık döneminde böyle bir süreç yaşanır ve bu normaldir. Bu sıkıntılar genellikle, annenin bebeğe ve bebekli yaşama alışması ile ilgilidir ve adaptasyon sağlanmaya başladığı zaman söz konusu sıkıntılar geldikleri gibi ortadan kaybolurlar.
Birçok annenin aklına neden bu garip hisleri duyduğu sorusu takılmaktadır. Kendisi de her zamankinden hassas ve kırılgan olduğunu fark eder ve buna çok anlam veremez. Böyle bir dönemin yaşanmasının çeşitli sebepleri olabilir: Öncelikle, anne, dokuz ay boyunca doğum anını hayal etmiş ve bu anla ilgili heyecan yaşamıştır. Korku ve heyecan karışımı doğum deneyimini atlattıktan sonra bir gevşeme ve yavaşlama hisseder. Bu noktada bebeğin getirdiği sorumlulukların bilincine varır. İlk günlerle birlikte yeni anne, bebeğinin ne kadar bakıma muhtaç, ne kadar özen ve zaman isteyen ve özgürlüğünü ne kadar çok elinden alan bir varlık olduğunu fark eder. Bu farkındalıklara bir de bebekten kaynaklanan uykusuzluk ve yorgunluk eklenince, anne kendini iyice zayıf ve bitkin hissetmeye başlar. Bebekle baş edip edemeyeceği konusunda yoğun endişeler duyar. İşte böyle bir dönem aslında annenin, bebeği kabullenme ve yaşam şartlarını onun varlığına göre düzenleyebilme dönemidir ve kimi zaman yukarıda bahsettiğimiz semptomların yaşanmasına sebep olur. Anne, bebeğin varlığını ne kadar çabuk kabullenir ve yaşam şartlarını ne kadar çabuk bebeğin varlığına göre düzenlerse, yaşanan psikolojik sıkıntılar da o kadar çabuk ortadan kaybolur.
Loğusalık döneminin zor geçirilmesinin bir diğer nedeni sosyal desteğin azlığıdır. Bebek bakımı konusunda anneye yardım edebilecek kişilerin yokluğu, anneyi iyice kaygılı, güçsüz ve çaresiz hissettirebilir. Birilerinin (anne, abla, kayınvalide ya da eş) anneye yardımcı olması sayesinde, anne kendine zaman ayırma ve böylece kendine de bakabilme fırsatını yakalar. Bu sayede hayatının aniden ve dramatik bir şekilde değiştiği hissini daha az yaşar. Birçok yeni anne loğusalık günlerinde kendilerini “ben gibi değil” “bir başkası gibi” şeklinde algılamaktadırlar. Eski hayatları tamamen ellerinden gitmiş gibidir. Etrafındakilerin bebek bakımı konusunda anneye yardım etmesi, anneye kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için de zaman yaratacaktır. Böylece anne, bebeği ile ilgilenirken kendini ihmal etmemiş olur. Sağlıklı bir anne-bebek ilişkisi için, annenin kendi ihtiyaçlarını mümkün olduğunca karşılayabilmesi gerekir. Toplumda inanılan ve uygulananın aksine “önce bebek” değil “önce anne” gelmelidir. Anne iyi olmaz, iyi hissetmezse bebeğin iyi olması zaten mümkün değildir.
Burada eşe de çok önemli bir rol düşer. Böyle bir durumda yeni bebek sahibi olmuş annenin en çok ihtiyaç duyduğu şey eşinin desteğidir. Eşin, mümkün olduğunca bebek bakımında anneye yardımcı olması anneyi hem psikolojik hem de fiziksel açıdan rahatlatır. Anne, bebek bakımında yalnız olmadığını ve tüm sorumluluğun sadece kendi omuzları üzerinde olmadığını görür. Aynı zamanda kendisi annelik rolünü gerçekleştirirken, eşinin de babalık rolünü yaptığını görmek kadın ve erkeğin ilişkisine yeni bir boyut katar. Sadece eş değil aynı zamanda anne baba da olmuşlardır. Bu deneyimi ortak şekilde paylaşırlarsa, keyfine de ortak şekilde varabilirler. Böylece evlilik kararının getirdiği ortaklık bebek sahibi olmakla perçinlenir, büyür.
KLİNİK PSİKOLOG
GONCA ŞENSÖZEN
http://www.goncasensozen.com/
4 yorum