dceliktaban@htgazete.com.tr
06 Ekim 2010 Çarşamba, 13:10:14
EMZİRMEK şimdiye kadar yaşadığım en sıradışı eylemlerden biri... Hem eğlenceli (oğlanın memeyle kavga edişi, peşinden kovalıyorlarmış gibi acele edişi, arada yorulup dinlenişi ve bu sıralarda yaptığı bin bir çeşit komik mimik), hem meditatif (emzirirken ne kitap okunabiliyor, ne film seyrediliyor ne başka bir şey; sadece bebeğe ve süte odaklanıyor insan; prolaktinin kafa boşaltıcı etkisi olsa gerek) hem de dört bir yana faydalı...
Anne sütü bebeğin alabileceği en iyi besin. Yaşamının ilk altı ayında anne sütü içen bir bebek su dahil başka hiçbir şeye ihtiyaç duymuyor... Süt ve bebek o kadar iyi senkronize olabiliyorlar ki; bebeğin neye ihtiyacı varsa annenin sütünde onlar oluşuyor... Emzirme anne için de en kolay ve yararlı yöntem. Çünkü anne sütü her zaman ideal sıcaklıkta; hiçbir zaman ısıtılması soğutulması gerekmiyor; her zaman hijyenik, yanında taşıyabiliyorsun, bebek ne kadar emerse süt de o kadar artıyor; ayrıca meme ve rahim kanserlerinden koruyucu etkisi var... (Bebeğin mamayla değil anne sütüyle beslenmesi babaya da faydalı; mama fiyatları bütçe için ciddi bir harcama...) Anne sütü mamaların tersine ambalaj atıkları yaratmaz, su ve enerji israfına gerek duymaz... Bu yönüyle de çevre dostu bir beslenme çeşidi.
UNICEF’in Türkiye’deki bebek beslenmesiyle ilgili araştırmasına göre:
“İlk altı ayda sadece anne sütü ile beslenen bebeklerin oranı yüzde 1.3. Beş yaşın altındaki çocukların yüzde 25’inde beslenme eksikliği görülüyor. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i beş yaşın altında. Ve bu çocukların 63 bini her yıl önlenebilir hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Bu çocukların 50 bini ise bir yaşın altında.”
Türkiye’de çalışan bir kadının kullanabileceği yasal doğum izni 8 hafta doğumdan önce 8 hafta da doğumdan sonra olmak üzere 16 hafta; yani: Bebeğin sadece anne sütüyle beslenmesi gereken süreden çok daha az! Her aileye üç çocuk tavsiye eden yöneticilerin dikkate almayı unuttukları bir vaziyet olsa gerek. (Bu konuda aklımın almadığı çok nokta var. Mesela Fransa’da yeni doğum yapan anneye devlet tarafından haftada iki kere bir bakıcı gönderiliyor, İsveç’te 300 haftaya kadar ücretsiz izin kullanılabiliyor ve bu sürenin sonunda aynı işine geri dönme garantin oluyor ama bizim gibi çok çocuğun özendirilmeye çalışıldığı bir ülkede anneyi destekleyici hiçbir uygulama yok.) Çelişkilerle dolu bir ülke burası...
Aklın ve sağlık otoritelerinin söylediğiyle pratikteki uygulamalar örtüşmeyince emziren anneler örgütlenmeye başladılar... Emzirmenin önemine dikkat çekmek isteyen; hem çocuk hem de kariyer yapmakta ısrarlı olan neslimin kadınları 1-7 Ekim Emzirme Haftası vasıtasıyla blogcuanne ve çalışangebe önderliğinde Emzirme Reformu Manifestosu’nu ilan ederek “emzirebilme özgürlüğü” için mücadele başlattılar... Buna göre bebeğin 6 ay anne sütüne ihtiyacı varsa doğum izni de 6 ay olmalı; emzirmek isteyen annelere destek olucu ortamlar yaratılmalı... (Upuzun bir manifesto bu, detaylarını okumak isteyenler blogcuanne. com’a bakabilirler.)
Anne deyip geçmeyin... Hele de örgütlenirlerse ormanda 10 kaplan gücünde olacaklarına şüphe yok... Gelişmeleri heyecanla izleyeceğiz...
0 yorum